KARADENİZ BÖLGESİ TURLARI

 

 

 

Sümela (Meryemana) Manastırı :

 

 

Trabzon'un Maçka ilçesinin güneyinde Karadağın bir tepesinin yamacına yapılmış olan bu manastıra halk tarafından Meryemana manastırı söylenir. Meryem(panaghia) adına kurulan bu manastırın, gerekçe "SUMELA" adının esasını, kara-siyah karanlık anlamına gelen Melas kelimesinden aldığı söylenir. Semavi Eyice'ye göre;"evvelce burada saygı gören siyah Meryem tasvirinden Sumela adını aldığı ve bu dağın adıda manastırdan dolayı Oros Mela-karadağ olduğu"kabul edilir.

Sumela Manastırının kuruluşu efsaneye göre: iki Atina'lı Barnabas ile yeğeni Sophronios rüyalarında Hz. Meryem'i görmüşler, rüyada Meryem onlara bir manastır yaptırmalarını ve yerini, nasıl gideceklerini tarif etmiştir.

Bu tarihler ve efsaneler bir tarafa bırakılacak olursa, manastırın tarihini Trabzon komnenosları devrinden sonra incelemek mümkündür. Trabzon komnenoslarından III. Alexios burasını yeni bir tesis halinde 1360 yılında inşa ettirerek 17 metre yüksekliğinde, 40 metre uzunluğunda, 14 metre ğenişliğinde 72 odalı bir tesis yaptırmıştır. Trabzon kralları bu manastıra vermiş oldukları hediye ve haklarla, halkın desteğini sağlamışlardır.

Trabzon, Türkler tarafından alındıktan sonra, Osmanlı sultanlarıbu manastırın haklarına dokunmamışlardır. Manastıra Yavuz I.Selim (1512-1520) iki şamdan armağan etmiştir. Ayrıca Trabzon fatihi II. Mehmed'in de manastırın haklarını tanıdığını bildiren bir fermanı muhafaza ediliyordu.Yine Sultan I.Beyazıt, I.Selim, II.Selim, III.Murat, İbrahim, IV.Mehmet, II.Süleyman, Mustafa ve III.Ahmet tarafından verilmiş fermanların bulunduğu bildirilmektedir.

 

1962 yılında merdivenleri ile kapısı tamir ettirilerek turistlerin ziyaretine elverişli bir duruma getirilmiş olan görkemli yapı görenlerin hayranlığını uyandırmaktadır.1972 yılında ise örenyeri olarak ziyarete açılan yapı'ya orman içersinden 25-30 dakikalık bir patıka yolla ulaşılabilindiği gibi manastırın 200 metrelik yakınına küçük vasıtalarla da ulaşılabilir.

Manastırın bulunduğu alan Orman Bakanlığınca Milli Parklar statüsüne alınmış olup Kültür Bakanlığınca da aslına uygun olarak onarımı devam etmektedir.

Trabzon'un turizminde önemli bir yer tutan Sumela Manastırını kente gelen her bireyin mutlaka gezmesi gereklidir.

-------------------------------------------------------------------------------

Vazelon (Yahya) Manastırı :

 

 

Bu manastıra Maçka ilçesini 14 km. geçtikten sonra sağa 3 km.lik stabilize bir yolla ulaşılır. Köprü yanı köyü sınırları içersinde bulunan bu manastırın vadisinde özel sektör eli ile işletilen alabalık çiftliği ve restorantı vardır.

Yapının, Vazelon ismini, kurulmuş olduğu "Zabulon Dağ'ından" aldığı görüşü kuvvetli ihtimaldir. Manastırın ıssız sakin yerde seçilmesi, o'na daha kutsal bir hava verilmek istenmesindendir. Çoğu araştırmacı, yapının tarihini kesin olarak vermemekle birlikte: bazıları ilk inşa tarihini M.S.270, bazıları ise M.S.317 olarak belirtir.

 


Manastır; Yahya peygambere adanmıştır. İlk kuruluşu ile bugüne kadar çeşitli değişiklikler geçirdiği kesindir.

Bunlar St.Luka!nın yaptığı rivayet olunan tabloyu da beraberlerinde alarak yola çıkıyorlar, deniz yoluyla Trabzon'a gelip, karadağın sarp yamacında kiliseyi kurmak için karar kılıyorlar ve Theodosios devrinde (375-395)ilk kaya kilisesini kurarlar. Bu tarih, tesisn kesin kuruluş tarihi değilse de bahsedilen tarihler arasında yapıldığı sanılıyor. Bazı araştırmacılara görede burası M.S.385 yılında bazılarına göre ise 472 yılında yapıldığı belirtilmektedir.

527-565 yılları arasında Jüstinyen tarafından tamir ettirilmiştir. 644 yılının şubat ayında hücreler tamamen tamir edilip kütüphanesi zenginleştirilmiştir. 702 yılı ile onu izleyen yıllar içinde esaslı şekilde yenilenmiştir. Vazelon manastırı 13.yy.dan 20.yy.a kadar Maçka'nın ekenomik, sosyal ve kültürel hayatında etkinliğini sürdürmüştür.14.yy.da sahip olduğu arazi, ve geliri 1890 yılına kadar yirmi köyde devam etmiştir. Vazelon manastırı vaktiyle bölgede bulunan manastırların en yetkilisi ve en zengini durumunda imiş. Bir rivayete göre Vazelon geliri ile bir Sumela manastırı daha yapılabilirmiş. Manastır 19.yy.da etraflıca onarılmıştır. Binaya batı kısmındaki merdivenle girilmektedir. Merdiven basamakları kırık oldugundan ,yukarı çıkarken dikkatli olunmalıdır.Bina 1923 yılında terk edilmiştir. Günümüzde Sumela'dan sonra onarılıp Turizme kazandırılması düşünülmektedir.

-------------------------------------------------------------------------------

Gregorius Peristera (Kuştul-Hızır İlyas) Manastırı :

 

 

 

 

 

 

Bu manastır, Trabzon'un Esiroğlu beldesinin galyan diye adlandırılan bölgede kuştul (şimşirli) köyündedir.Ulaşım Esiroğlu beldesine giderken soldaki galyan vadisini takiben ulaşılır.Vadinin tabanından dirsek şeklindeki kaya üzerine oturtulan yapı, kale gibi, vadiye hakim bir tepede kurulmuştur. Maçka yolu üzerinde ve bağımsız bir amir gücüne sahip olan, üçüncü manastırdır. M.S.752 yılında kurulduğu söylenen bu manastır 1203 senesinde yağma edilip, terk edildi. Ama 1393 senesinde tekrar kurulup 15.yüzyılın başında yine görkemli eski önemini kazandı. 1904 yılında çıkan büyük bir yangınla harap olduktan sonra bir daha inşa edilmiştir.

Bu manastır da Trabzon bölgesindeki diğer manastırlar gibi kutsal bir mağara ve ayazmanın etrafında kurulmuştur.

 

 

-------------------------------------------------------------------------------

Trabzon - Altındere Vadisi Milli Parkı

Yeri: Doğu Karadeniz Bölgesinde, Trabzon ili Maçka ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır.
Ulaşım: Milli Park alanına ulaşım; Trabzon ili merkezinden, Maçka ilçesine bağlantı sağlayan 48 km.lik karayolu ile sağlanır.

 

 

Özelliği: Milli Parkın ana özelliğini Sümela Manastırı ile Altındere Vadisinin bitki zenginliği ve jeomorfolojik yapısı teşkil etmektedir.
Meryemana adına kurulan Sümela Manastırı, Altındere'nin batı yamacında 300 m. yükseltide kurulmuştur. Hırıstiyanlığın çevrede yayılmasının başlangıç yeri olan manastır; şapel, kilise ve diğer kompleksleriyle sanat tarihinde önemli bir yer tutar.
Efsanelere göre MS 4. yüzyılda kurulduğu iddia edilen manastırın13.yüzyıldan itibaren tarihini takip etmek mümkündür. Trabzon kamnenslarından 3. Alexios(1349-1390) asıl kurucusu sayılabilir. 1860'a doğru ilavelerle muazzam tesis halini alan Meryemana Manastırı en parlak dönemini 19.yüzyılda yaşamıştır.

 

Dar ve uzun merdivenlerle girilen manastır; su kemeri, kütüphane , mutfak, misafir odaları, sarnıçları, sonradan kiliseye çevrilen tabii oyuk, kutsal suyun toplandığı havuz ve birçok şapellerle ziyaretçilerini karşılar. Doğrudan doğruya yamaca yaslanmış bina, keşişlerin barındığı asıl manastır yapısıdır. Yapıların üzerindeki kemerli galerilerin çok etkileyici görüntüleri hayranlık bırakır. Altındere Vadisi dar boğaz karakteri göstermekte olup arazi doğu ve batıdan dik bir meyille vadiye inmektedir.
Milli Park, flora açısından da çok zenginlik içermekte olup yörenin hakim bitki örtüsünü doğu ladini oluşturur. Sahada ayrıca yapraklı ve ibreli ağaçlardan göknar , sarıçam, kestane, meşe, ıhlamur, gürgen, söğüt, karaçam, ormangülü, Kafkas hanımelinden meydana gelen zengin bir bitki örtüsü çeşitliliği görülmeye değer doğal ortamın yaban hayatı için sunduğu yaşam şartları geyik , karaca, çengel boynuzlu yaban keçisi, yabani domuz, ayı, kurt, çakal, tilki, yaban kedisi gibi türlerin yaşamasına ve çoğalmasına olanak sağlamıştır.

Görülebilecek Yerler: Meryemana adına kurulan Sümela Manastırı ile Altındere vadisinin bitki zenginliği , peyzaj güzellikleri ve yaban hayatı ziyaretçilerin mutlak görmesi gerekli kaynaklar oluşturur.

Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Milli Parkın yoğun bir şekilde ziyaretçi akımına uğradığı dönem Nisan başları ile Ekim sonlarıdır.
Milli Park sahasında ; manastır gezileri(Patika ile) doğa yürüyüşleri ile piknik yapılabilir. Ayrıca Altındere günü birlik kullanım alanındaki bunglawlarda konaklanabilir..

-------------------------------------------------------------------------------

Rize-Kaçkar Sıradağları

 

 

Rize ve Hopa arasında yer alan yıl boyunda gözlenebilen keskin buzulları, masmavi gölleri, yeşilin her tonuna sahip ormanları, coşkulu dereleri, bin bir çeşit bitkileri ve hayvanları ile doğal bir park görünümünde olan Kaçkar sıradağlarının en yüksek tepeleri Altıparmak (3480 m.), Kavran (3932 m.) ve Verçenik (3710 m.) dir.

 

Güney rotasından çıkışı kolay olan Kaçarları her yıl yüzlerce dağcı dağı ziyaret etmektedir. Eğer sis yoksa Doğu Karadeniz dağlarının muhteşem görüntüsünü izleyebilirsiniz. Kuzey rotasını ise daha çok deneyimli dağcılar tercih ederler ve kuzeyden zirve yapmanın başka bir avantajı geri dönüşte Ayder yaylasında kaplıcalara uğrayabilmenizdir.

Dağa yaz aylarında tırmanmak ne kadar kolay ise kış aylarında tırmanmak o kadar zordur. Kış aylarında kar vadileri doldurur, yaylaları örter ve evler yok olur. Ayrıca buzulların eğimi her zaman çığ düşmesine uygundur.

Tırmanma Zamanı;

Yaz Tırmanışları için en uygun zaman Ağustos ve Eylül ayları,
Kış Tırmanışları için en uygun zaman Şubat ve Mart ayları,

 

 

Özellikleri Genel olarak, granit, siyanit, granodiorit ve andezit taşlardan oluşan bir yapıya sahiptir. Şiddetli akarsu ve buzul aşındırması sonucunda sert ve arızalı bir görünüm kazanmıştır. Deniz kıyısında yükselmeye başlayan bu dağların kuzey yamaçları gür orman örtüleri ile kaplıdır. Kaçkar dağları batıdan doğuya doğru 3 bölüm halinde uzanır. Batıda Verçenik, Ortada Kavran ve Doğuda Altıparmak dağları yer alır.

 

Ulaşım Kaçkarlara en kolay ulaşım kuzey yönündendir. Bu yön için Trabzon-Rize-Ardeşen üzerinden Çamlıhemşin'e gidilir. Bu yol 75 km.dir. Kaçkar zirvesi yönünde yürüyüş yapmak için Ayder Yaylası'nda konaklamak mümkündür. Buradan "Aşağı Kavron - Yukarı Kavron" yoluyla Kaçkar zirvesi eteklerine ulaşılır. Kaçkar Dağlarının diğer bir önemli zirvesi olan Verçenik'e ise, Çat ve Başhemşin üzerinden ulaşılıyor.

Kavran Doruklarına Tırmanış (Kuzeyden);

Tırmanış için hazırlıklar son olarak Ayder' de yapılır. Otomobil ile istenirse Aşağı Kavran ve Yukarı Kavran' a kadar gidilir. Aşağı Kavran'la Yukarı Kavran arası yürüme ile gidilirse 1,5 saat zaman alıp Yukarı Kavran'dan 2 saatlik bir yürüyüşle 2900 m. yükseklikteki Boğaçayırı (Öküzçayırı) mevkiine ulaşılır ve kamp kurulur. Kamp yerinden Kavran dağları doruklarına çeşitli tırmanışlar yapılabilir. En yüksek doruk olan Kaçkar(Kavran), (3932 m.)kamp yerinin güneyinde yükselir. Kuzeyden 7-9 saatlik tırmanışla doruğa varılır.

 

 

Kavran Doruklarına Tırmanış (Güneyden);

Yusufeli, Barhal, Yaylalar (Hevek), Olgunlar, Meretet rotası takip edilerek tırmanılır. Erzurum'dan Yusufeli Olgunlar'a ulaşım yörenin araçları ile yapılmaktadır. Ayrıca istenildiğinde Yusufeli'nden her an araç kiralamak mümkündür. Son hazırlıklar Yusufeli'nde yapılır. Beslenme konusunda , kalan eksikler Yaylalar (Hevek) köyünden temin edilebilir. Bu bölgede barınmak için pansiyonlarda mevcuttur. Olgunlar mahallesine kadar araba gitmektedir. Bu bölgede çadır kurmak için kamp yerleri de bulunur. Ayrıca malzeme taşımak için hayvan kiralama imkanı mevcuttur.

Yaylalar köyünden ana kamp yeri olan Dilberdüzü mevkiine 5 saatlik yürüyüşle çok rahat gidilir. Ana kampın çevresinde günü birlik gezi ve tırmanışlar yapılacak doruklar mevcut olup kamp yerinden Kaçkar Dağı doruğuna değişik rotalardan tırmanılmaktadır. 9-10 saatlik bir tırmanışla doruğa tırmanılıp kamp yerine varılır. Ağustos ve Eylül aylarında krampon, kazmaya ihtiyaç yoktur. Kaçkar doruğu kamp yeri olan Dilberüzü'nün (Büyük dağ düzü) kuzeyinde kalır. Doruk kamp yerinden görülmez. Doruğu görebilmek için kamp yerinin güneyinde ve güneybatısındaki tepelere 30 dakika tırmanmak gerekir. Kamp yerinin yüksekliği 3000 metredir. Her iki rotadan da geçiş mümkündür. Güney rotasından Altıparmak dağlarına gitme imkanı vardır.

Altıparmak Dağlarına Tırmanış;

Tırmanışa kuzeyden başlandığında Ayder ve Dutha yaylası geçilir. Agveçur, Kaçkar ve Zigam yaylarından kamplar kurularak Karataş (3492 m.) ve Altıparmak (3480 m) doruklarına çıkılır. Tırmanışa güneyden başlayanlar otomobil ile Erzurum'dan Altıparmak Barhal köyüne gelirler. Buradan 5 saatte yaya olarak Karagöl kamp yerine ulaşırlar. Kamp yerinden her dağcı, kendi tekniğine göre istediği doruğa ulaşır.

-------------------------------------------------------------------------------

Fırtına Vadisi, Rize

 

 

Kaçkar Dağları'nın kuzey eteklerinde yer alan Fırtına Vadisi çok dik yamaçlara sahiptir. Vadi'de yıllık ortalama yağış miktarı 2,000 mm'nin üzerindedir ve yüksek kesimleri sürekli sis altındadır. Alüvyal akarsu ormanları (kızılağaç), geniş yapraklı ılıman ormanlar (kayın), iğne yapraklı ladin ormanları, geniş çayırlıklar, şimşir ormanları gibi Doğu Karadeniz'e özgü bütün habitatları burada bulmak mümkündür. Vadi, 537 odunsu bitki, 109 kuş, 23 memeli, 21 sürüngen türüne ev sahipliği yapar. Fırtına Deresi, yörede bugüne kadar el değmeden kalabilmiş tek akarsuyken, başta inşaatına başlanan hidroelektrik santraller olmak üzere, yol inşaatları, turizm ve çarpık gelişim bu güzellikleri tehdit etmektedir.

 

Fırtına Vadisi boyunca yer alan şimşir ormanları yasadışı kesimler nedeniyle azalmaktadır. Hemen bitişiğindeki Kaçkar Dağları Milli Parkı sınırının bir koridor şeklinde, Fırtına Deresi'ni de içine alacak şekilde genişletilmesi alanın tehditlere karşı korunması için zorunludur. WWF Türkiye, Kaçkar Dağları Milli Parkı Koruma ve Geliştirme Derneği ile işbirliği içerisinde, "Kaçkar Dağları Milli Parkı ve Fırtına Deresi'nin Etkin Korunması için Eğitim ve Bilgilendirme Çalışması"nı yürütmektedir.

-------------------------------------------------------------------------------

Trabzon - Uzungöl Tabiat Parkı

Yeri: Doğu Karadeniz Bölgesinde Trabzon ili Çaykara sınırları içerisindedir.

Ulaşım: Tabiat Parkı Trabzon'a 25 km. Çaykara'ya 19 km. uzaklıktadır. Trabzon'dan 49 km.'lik 010 nolu nolu Devlet Karayolu ile Of'a oradan da 27 km. yolla Çaykara'ya ve Çaykara'dan 19 km.lik bir yol ile parka ulaşılmaktadır.

 

 

Özelliği: Zengin bitki örtüsü, yaban hayatı ve manzara güzelliklerinesahip olması nedeniyle sahanın 1625 hektarlık bölümü 1989 yılında Tabiat Parkı olarak ayrılmıştır.

Tabiat Parkında hakim ağaç türü Doğu ladinidir. Kayın, göknar, porsuk, sakallı, kızılağaç, gürgen, fındık, ıstranca meşesi, dağ karaağaç, akçaağaç, kızılağaç dere içlerinde de ceviz, kestane fauna olarak memelilerden dağkeçisi, karaca, ayı, kurt, yaban domuzu, sansar, porsuk, vaşak, çakal, tilki, tavşan, sincap kuşlardan yaban ördekleri ile yırtıcılar, balıklardan göl ve dere alabalıkları, çeşitli amfibi ve sürüngenler bulunmaktadır.

 


Sahanın başlıca akarsuyu(Holdizon)Demirkapı deresidir. Uzungöl bu derenin kayaları ile önünün kapanması sonucu meydana gelmiş bir göldür.

Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Tabiat Parkının kullanma sezonu Nisan başlarından Ekim sonuna kadar sürmektedir.

Günübirlik piknik, göl çevresinde yürüyüş yapılabilir. Ayrıca Tabiat Parkının içerisinde konaklama üniteleri mevcuttur.

-------------------------------------------------------------------------------

Trabzon - Ayasofya Müzesi

 

 

Günümüzde müze olarak kullanılmakta olan Trabzon Ayasofya Kilisesi, Trabzon İmparatorluğu krallarından 1.Manuel Komnenos zamanında (1238-1263) inşa edilmiştir. İngiliz seyyah ve araştırmacı G.Finlay tarafından 1427 yılına tarihlenen çan kulesi kilisesinin batısında yer almaktadır. Kilisenin kuzeyinde bulunan üç apsisli şapel kalıntısı ise daha erken bir döneme ait olmalıdır.

Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'u fethini takiben yapı, camiye çevrilmiş ve vakıf eser olmuştur. Ayasofya, yüzyıllar boyunca şehri ziyarete gelen seyyah ve araştırmacıların ilgisini çekmiştir. Trabzon üzerine anlattıkları ile ünlü Evliya Çelebi (1648), Pitton de Tournefort (1701), Hamilton (1836), Texier (1864), Trabzon Şakir Şevket (1878) ve Lynch (1893) yapıya önem veren kişiler arasındadır.


1864 yılında harap durumda olan caminin Bursa'lı Rıza Efendi'nin teşvikleriyle yeni baştan onarıldığı bilinmektedir. I. Dünya Savaşı yıllarında sırasıyla depo, hastane, daha sonraları yine cami olarak kullanılmıştır. 1958-1962 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Edinburg Üniversitesi'nin işbirliği ile restore edilerek 1964 yılından sonra müze olarak ziyarete açılmıştır.

Geç Bizans kiliselerinin güzel bir örneği olan yapı, kare-haç planlıdır ve yüksek bir merkezi kubbeye sahiptir. Nartex denilen giriş holüne sahip olan bina üç neflidir. Neflerden ortadaki beşköşeli, yanlardakiler ise yuvarlak birer apsisle son bulunmaktadır. Narteksin üzerinde şapel vardır.

Yapının kuzey, batı ve güneyinde üç revaklı giriş bulunmaktadır.

Kubbe ve kasnağı oniki köşelidir. Kubbe monoblok dört mermer sütun, kemerler ve pandantiflerle taşınmaktadır. Yapı ana kubbenin etrafında değişik tonozlarla örtülmüş, çatı farklı yükseklikler verilerek kiremitle kaplanmıştır.

Üstün bir işçiliğin görüldüğü taş plastiklerde, hıristiyan sanatının yanısıra Selçuklu dönemi İslam sanatının da etkileri görülmektedir. Kuzey ve batıdaki revak cephelerinde görülen geometrik geçmeli bezemeleri içeren madalyonlarla, batı cephede görülen mukarnaslı nişler Selçuklu taş işlemelerindeki özellikleri taşımaktadır.

 

 

Binanın en görkemli cephesi güneyidir. Burada Adem'le Havva'nın yaratılışı kabartma olarak bir friz halinde anlatılmıştır.

Güney cephedeki kemerin kilittaşı üzerinde Trabzon'da 257 yıl hüküm süren Kommenosların sembolü olan tekbaşlı kartal motifi bulunmaktadır. Benzer bir kartal tasviri ana apsisin dışında doğu tarafta yer alır. Bu cephede, kentaur grifon gibi karışık varlıklar, güvercinler, merkezlerinde yıldız ve hilal bulunan kare panolar, içleri bitkisel motifli madalyonlar yer almaktadır.

 

Yapının ana kubbesinin altına rastlayan kısmında opussectile tarzında çok renkli mermerden yapılmış bir yer mozayiği bulunmaktadır.

Ayasofya'nın süslemelerinin önemli bölümünü meydana getiren fresklerde İncil'den alınmış konular canlandırılmıştır.

Kubbede ana tasvir Hz. İsa'nın tanrısal yönünü aksettiren pantacrator İsa'dır. Bunun altında bir kitabe kuşağı, daha altta ise melekler frizi bulunur. Pencere aralarında oniki havari tasvir edilmiştir. Pandantiflerde değişik komposizyonlar yer almaktadır. İsa'nın doğumu, vaftizi, çarmıha gerilişi, kıyamet günü gibi sahneler betimlenmiştir.

Binanın arka kemerleri üzerindeki dairesel madalyonlarda portrelere yer verilmiştir. Yapının tonozlarında da İncil'den alınmış dini sahneler canlandırılmıştır.

Apsiste Hz. Meryem kucağında İsa ve yanlarında iki melek figürü ile tasvir edilmiştir.

Kuzey duvarındaki kapı üzerinde dört aziz işlenmiştir.

Narteksin merkezinde İncil'in yazarlarını temsil eden dört sembol yer almaktadır.

Ayasofya uzun tarihi geçmişi, merkezi planlı yapısı, yüksek kasnaklı kubbesi, dairesel ve çokgen apsisleri, görkemli portikleri, taş işçiliği ve freskleri ile tarihi değerinin yanısıra sanat tarihi açısından da önemli bir abide olarak günümüzde yaşamaktadır.

 

 

1993 yılı sonunda kamulaştırılarak Ayasofya müzesi alanına katılan 900 metrekarelik arsada, Valiliğin desteği ve yerel olanakların değerlendirilmesi sonucu oluşturulan Köy Evi Sergisi 1996 yılı Mayıs ayında ziyarete açılmıştır.

Sergilemenin amacı, giderek yok olan halk kültürüne ait değerlerimizin bir bölümünü kurtararak koruyabilmek, müzemize gelen ziyaretçilere küçük de olsa köy yaşamından bir kesit sunabilmektir.


Bu amaçla oluşturulan bu alanda günümüzde ayrıca yöresel yemeklerin de sunumu yapılmaktadır.

Alandaki serander, Of İlçesi Yukarı Kışlacık Köyü'nden bağış yoluyla alınmış, parçaların numaralanıp sökülerek 85 yaşındaki bir serander ustasının nezaretinde yeniden kurulmuştur. "Serendi" ve "tekir" gibi adlarlada anılan taşınabilir özellikteki bu yapı tahıl kurutmak ve saklamak için planlanmış olup Doğu Karadeniz Halk Mimarisi içinde çok özel bir yere sahiptir.

Seranderin yanında portatif olarak kurulan köy evi, küçük ölçekli ve tek katlıdır. Bunun için İlimiz, Sürmene İlçesi, Yukarı Aksu Köyündeki eski konutlar arasından seçilerek rölövesi çıkarılan bir örnek esas alınmıştır. Geleneksel tarzda inşa edilen konutun yapımında eski yapım tekniğini bilen ustalar çalıştırılmıştır. Kestane ağacından geçme tekniğinde yapılan cephelerden ikisi boş muska gözlü, diğerleri taş ve toprak dolgulu muska gözlüdür. Çatı dört omuz olup geniş saçaklı ve kiremit kaplıdır.

-------------------------------------------------------------------------------

Trabzon - Atatürk Köşkü

Cumhuriyetin ilanından sonra, Sonbahar Gezisi adıyla Atatürk'ün yaptığı büyük yurt gezisi Dumlupınar'dan başlamıştı. Buradan Bursa'ya gelen Atatürk 12 Eylül 1924'te Hamidiye, Kruvazörü ile Mudanya'dan hareket etmiş. İstanbul Boğazından geçerek Karadeniz'e açılmış, 15 Eylül1924 sabahı saat 11. 00 de Trabzon'a gelmişti. Atatürk, Trabzonlular tarafından heyecanla karşılandı Yanında eşi Latife Hanım ve yakın arkadaşları vardı. Doğruca Belediyeye geldi. Öğleden sonra da, kendileri için dayanıp döşenen Soğuksu'daki köşke giderek dinlendiler. Köşk 1913 yılında yaptırılmış, Cumhuriyetin ilanından sonra da Özel İdarenin mülkiyetine geçmişti. Bodrumu ile birlikte dört katlıydı. Üçüncü katın büyük odası Atatürk'ün yatak odası idi.
O gün akşam, Köşk'ün alt kat salonunda Trabzon Belediye Başkanı Kazazoğlu Hüseyin, Atatürk'ün onuruna bir yemek vermiş bir de konuşma yapmıştı. Atatürk bu konuşmayı cevaplandırdı: (Efendiler, hemen bütün Trabzon halkını yekpare bir samimiyete kitlesi halinde gördüm. Kadınların, çocukların, ihtiyarların gözlerinde yaş gördüm. Bu ne yüksel duygu bu ne şefkat bu ne asalettir. ) dedi Trabzonlulara teşekkür etti.

 

 

Ertesi gün okulları, hastaneyi, iplik fabrikasını ziyaret ettikten sonra 17 Eylül 1924 sabahı Trabzon'dan ayrıldı Rize'ye yolcu oldu.

Atatürk'ün Trabzon'u ziyaretinden sonra özel idareye ait bulunan Köşk, Trabzon Belediyesince satın alınarak Atatürk'e hediye edildi. Bir Trabzon heyeti, Ankara'ya gelerek Köşkün tapusunu ve anahtarlarını Atatürk'e teslim etti. Atatürk 27 Kasım 1930 günü Ege vapuru ile Samsun'dan Trabzon'a geldiği zaman, geceyi yine bu Köşkte geçirmiş, iki gece kaldıktan sonra, İstanbul'a dönmüştü. Köşk artık (Atatürk köşkü) adıyla tanınıyor, Trabzonlular bu Köşkle övünüyorlardı.

 

Atatürk'ün Trabzon'a üçüncü ve son gelişleri 10 Haziran 1937 tarihine rastlar, Ege vapuru ile İstanbul'dan Trabzon'a gelen Atatürk, doğruca kendi Köşküne gelmiş, iki gecesini bu Köşk'te geçirmişti. Bu son gelişlerinde: (Mal ve Mülk bana ağırlık veriyor. Bunları milletime bağışlamakla ferahlık duyacağım. İnsanın serveti kendi manevi kişiliğinde olmalıdır. Ben büyük milletime daha çok şeyler vermek istiyorum. ) diyerek, bütün mal ve mülk varlığını hazineye bağışladığını noter huzurunda tescil ettirmişti. Atatürk 12 Haziran 1937 sabahı Trabzon'dan İstanbul'a döndü.

 

 

Atatürk'ün ölümünden sonra, Trabzon Belediyesi, Atatürk köşkünü Atatürk Müzesi olarak ziyarete açmağa karar verdi. Atatürk 'ün kullandığı eşyaları, fotoğraflarını sergiledi. Bugün Köşk'ün girişinde, Atatürk'ün Trabzon'a ilk gelişlerinde yaptığı konuşmanın tam metni asılıdır. Sağdaki küçük salon, Atatürk'ün yaptığı konuşmanın tam metni asılıdır. Sağdaki küçük salon, Atatürk'ün hayatına ve Trabzon'u ziyaretlerine ait fotoğraflarla donatılmıştır. Bitişiğindeki odada ise Atatürk'ün dinlendiği koltuk ve kanepeler bulunmaktadır. Bunlardan biri üzerindeki plakada şu cümle yazılıdır. (Atatürk, 11 Haziran 1937 tarihinde, şahıslarına ait emval-i gayrimenküllerini millete bıraktıklarına dair muameleyi burada imza buyurdular. ) Öteki oda, Atatürk'ün yemek salonu olarak döşelidir.


Köşk'ün üçüncü katında Atatürk'ün yatak odası, banyosu, yaver odaları, çalışma salonu vardır. Köşk bugün çiçekli geniş bahçesi ile Trabzon'un en güzel evlerinden biri olarak tanımakta, Belediyenin yönetiminde Atatürk Müzesi olarak ziyarete açık bulundurulmaktadır.